Mesela boşa giden şu anlar olmasaydı, hesapladım, yaşardım :
- Restoranın tuvaletinde elim dizlerimde otururken tuvalete yabancı biri girdiğinde nefes bile almadan sessiz sessiz beklediğim ve gitse bile ‘ulan hala gitmedi mi’ diye kıllanıp aksiyona geçemediğim anlar.
- Her gün evden çıkarken kendimi güzel hissedene kadar kafa açımı ve bakışlarımı değiştirip aynaya baktığım zamanlar.
- Sevmediğim biri arayınca telefonu sessize alıp karşı taraf kapatana kadar telefonun ekranına mal gibi baktığım o saniyeler.
- İşyerinde herife geçirdiğim maili başkası yerine herife attığımı anladığım anki terin boşaldığı ve zamanın donduğu anlar.
- Pide kuyruğunda önlerde tanıdık birini gördüğüm halde iki saat muhabbet eder diyip 50 kişilik sıranın en arkasına geçtiğim anlar.
- Belki Fener bugün iyi oynar diyip seyre daldığım 90 dakikalar.
- Ohoo bu benzinle 3 kere karşıya gider gelirim diyip, gidip de gelemediğim 20’yi aşkın otoyol koşu anlarım.
- Kopya çekip herşeyi yazdıktan sonra anlaşılmasın diye sınavın sonuna kadar sınıfta kaldığım zamanlar.
- ‘Aslında, baktığınızda, doğruyu söylemek gerekirse’ gibi söylediğimizde cümleye çük kadar katkısı olmayan kelimeleri kullandığım o yüce anlar.
- Buzdolabını açıp ne için açtığımı hatırlamayıp üst raftaki ezine beyaz peynirle gözgöze geldiğim dakikacıklar.
İşte o anlar bi çıksa hayatımdan… Hayatım uzamaz kısalırdı be. Hayatımızda hep boş, bomboş anılarla dolu anlar olsun. Siz girin tuvalete, ben oyalanacak bişiler bulurum.
🙂
Yusuf hocam. Ben de bazı eklemeler yapayım ki bunları yapmasan değil 1 yıl, birkaç yıl kazanılmış olabilir 🙂
– mezun olunca iyi is bulurum diye girilen Üniversite bölümlerinde gecen yıllar
– daha iyisini bulamam diye ömür tüketilen ofis masaları
– zamanında cevap veremediğimiz laf sokmalarına yeri gelince nasıl cevabı yapistiracagim diye zihinde plan yapmalar
– beğenip de yanına yaklasamadigin karsi cins icin uygun ortamı nasıl yaratirim diye harcanan zamanlar.
Ve daha birçoğu ….
– Evden çıkmak üzereyken merdivenlerden gelen insan sesleri üzerine “dur şunlar kimse gitsinler de sonra çıkarım” diye beklediğim anlar.
– Programın 5 saniyelik görüntüyle sona ereceğini bildiğim halde son 9 dakikalık reklamları izlerken gecen zamanlar
– Trafikte, bekleme sıralarında, “aman bırak, bir kişi geçse ne olur… İki saniye kaybederim” diye toplamda ziyan edilen saatler, günler, haftalar…
– Parametreler değişmediği sürece sonucun değişmeyeceğini unutarak bilgisayar başında aynı şeyi 10 defa denediğim zamanlar
– Sanki biraz soğuk görsem büzüşüp kaybolacakmışımcasına sıcak suyun gelmesini beklediğim zamanlar
– Kaydet butonunu kullanmayı unuttuğum zamanlar
– Telefona uygulama yüklerken pıtır pıtır ilerleyen yükleme durumunu izlememin işi hızlandıracağını düşündüğüm zamanlar
bugün ne giyicem diye düşünmekten vazgeçsem bir seneden de fazla yaşayabilirim.
bir de karşı komsu teyzeye iyi akşamlar-günaydın demenin haricinde yanlışlıkla nasılsınız dedikten sonra kapıyı kapatana kadarki geçen süreleri birleştirsem o da baya zaman eder…