Öğrencileri görünce ufak tefek yollarda ilkokul günlerim aklıma geliyor hep :
- Saman kağıt vardı, notlarımızı onlara alırdık. A4leri bazen 2ye 4e bölerdik. Üstünden böyle mandallardık.
- Kenar süsü vardı, kızlı erkekli defterlere yapardık. En çok yapılanı bi sıra dik bi sıra çapraz olandı. Böyle yılan gibilisi vardı baştan aşağı yapıp boşluklara nokta koyardık.
- Herşeyden kap kağıdı olurdu, takvim sayfaları, gazetekağıtları. Ama kırmızı ve lacıvert etiket vardı sadece.
- Beslenme saatinde sınıf buram buram yumurta kokardı.
- Sözlük vardı yanımızda hep kalın kalın..Normal sözlük, deyimler sözlüğü falan
- Karbon kağıdı vardı, paranın şeklini kağıda çıkarmak vardı.
- Tuvalate gidebilir miyim vardı. Arkadaşın gelsin öyle git diye yanıt vardı.
- Tebeşir vardı. Öğretmen deli gibi tahtayı sildiğinde havada asılı kalıp genzine kaçan tebeşir tozları vardı bi de.
- Katlanan bardak vardı. İçerken üstten tutmak lazımdı.
- Tahta kalem kutuları vardı. Fermuarlıların içinde herbişey vardı. Mıknatıslılar çıktı sonra.
- Tebeşir fırlatırdı öğretmen, sıra dayağı vardı, elin parmaklarını birleştirip uçlarına uzun cetvelle vurma vardı, kulak çekme vardı.
- Mataralarımız vardı plastik kokardı. Solardı rengi camın önünde durmaktan. Tenefüste sidik gibi suyu içerdik.
- Beslenme çantalarının açma kapama şeyleri hep kırılırdı. Çantanın o şlak şuluk kilitlerinin bozulduğu gibi. İçinde hep mandalina vardı, bitince kabukları gözlere sıkılırdı.
- Kümeler vardı yaa. Sağlık kolu, kitap kolu vardı. Sınıf başkanı vardı.
- Boya kalemleri vardı 6lık, 12lik, 24lük…72liklerdeki tonlar harikaydı 3 tane mor kalem olurdu 72’lik olanda.
- 3.5dan 4 vardı.
- Türkiye haritasını ezbere çizerdik, en zevkli kısmı marmara denizi ve boğazlardı.
- Aşı günü vardı. Yüzde 80 ağlardı. Bazen de girip sadece şeker yedirirlerdi.
- Tırnak, mendil kontrolü vardı. Öncesinde yerdik tırnakları hızlıca.Bit taraması bile vardı.
- Sakız kağıtlarıyla tenefüste basmaca oynamak vardı. Bibip vardı. Gazoz kapaklarının plastik lerini çıkarıp 1 şiveps kazanmak vardı.
- Bi tarafı mavi bi tarafı kırmızı kalemler vardı. Kalemleri iki parmağımızla sallardık ilizyonist gibi aha eğiliyo olumm derdik.
- Tenefüslerde deli gibi koşar, bahçedeki çeşmeye ağzımızı dayayıp su içerdik, trabzandan birbirimizin üstüne kayardık. Sonunda hep acıtırdı o trabzan başı.Çelme takardık, ebe tura birkiüç vardı.Lastik vardı, teneke kutuyla maç vardı, kızların eteklerini açmak vardı.
- Arkamızda ilkbahar yaz sonbahar kış tablosu aklımızda yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı olması vardı. Maki vardı.
- Çantalar körüklüydü, yer yoktu aramıza koyardık.
- Saçlarda kurdela vardı, önlük yakası vardı, kızların dantelliydi. Yakalar keserdi hep boynumuzu, akşam da simsiyah olurdu.İliklerinden koparlardı hep.
- Masadakalem koyma yeri hep silgi artıklarıyla dolu olurdu, kalemimizi çöpün önünde açardık. Kalemtraşımız vardı da hep daha iyi açan bi tane vardı birinde.
- Herkes mandolinciydi, kuş uçar yavruları çalardık. Sol anahtarı yapmayı severdim en çok müzik defterine.
- Sınıf nasıl bişeyse en ücra köşelerinde bisürü silgi bulunurdu yerlerde
- Defterlerin en kalınını severdim o yüzden incecik resim defteri müzik defterini hiç sevmedim. Resim defterinin arasında ne işe yaradığını bilmediğimiz şeffaf yağlı kağıt olurdu. Güzel yazı defteri vardı.Matematik defteri kareli olurdu sadece.
- Her defterin arkasındaki ders programını doldururduk eksiksiz
- Saymayı öğrenmek için şimdiki gibi plastik değil gerçek fasulyelerimiz vardı.
- Pamukta fasulye yetiştirirdik, 1 saatte bi bakardık büyümüş mü diye, ne pis kokardı be o.
- Silgiyi boynumuza asardık, ama beyaz yuvarlak olanlarını. Sonradan çıktı arı mayalılar. Güzel kokanları bildiğin yerdik.
Güzeldi be. Yaşadıklarımız hepimizin aynıydı. Herkes birdi. Özel okullar yoktu, ayrımcılık yoktu. Sabah kalkmak yine zordu ama herşeyiyle güzeldi. Başka ne vardı hatırladığın, yazsana sen de =)
Komşulardan alınan paskalya yumurtalarını hava atmak için okula götürürken ayağı takılıp düşmek, çantanın boyalı yumurtaya bulanması vardı:)
Maki: kisa boylu bodur agac topluluklari
O zaman servis diye bir şey yoktu yürüyerek giderdik okulumuza sabahçılık öğlencilik vardı, hava daha aydınlanmadan evden çıkardı sabahçılar, mahalleden her apartmandan çıkan illa bir iki çocuk olurdu okula yaklaştıkça öğrenci kalabalığı çoğalırdı.Sabahçılık daha çok sevilirdi erken kalkmak olsada işin sonunda yarım gün bize kalacağı için, öğleden sonra eve döndüğünde hızlıca yemek yenir hemen 2 sayfalık ödevler yapılır sokağa çıkmaya vaktimiz olurdu:) öğlenci olduğunda pek sıcak bakmazdı evdekiler okuldan önce sokağa çıkmaya anca kahvaltı edilirdi okul radyosu dinlenirdi akşamdan kalan ders varsa tamamlanırdı sonra doğru okula.
Arı mayalı silgilerin bir pembe bir de açık yeşil rengi vardı mayışık şurup gibi bir kokusu vardı, defter kapları desensiz düz lacivert ve bordomsu bir kırmızıdan iki renkti, kitaplar lacivert defterler kırmızı ile kaplanırdı ve yine dümdüz sadece çizgiden çerçevesi olan etiketler yapıştırılırdı. Bu defter kağıtlarıyla uçurtma kağıtlarıda aynıydı bu arada:) 30 cm’lik tahtadan cetvelimiz olurdu, bir de dönem dönem fındık ve üzüm dağıtılırdı okulda paketde geliyordu ya, daha bi güzel gelirdi onlar 🙂
Ya bir de dergi dağıtılırdı hani konu anlatımları olan haftalık mıydı o aylık mıydı hatırlamıyorum ama en arka sayfasında karikatür olurdu, dergi dağıtılır dağıtılmaz hemen en arkadaki karikatürü okurduk:) okul çıkışında okulun önünde helva satan küçük el arabalı amcalar olurdu annemiz hergün o pis satıcılardan bak bişi yemeyin sakın diye tembih ederlerdi ama değil sadece helvalardan yemek, plastik minik kaplar içinde jöleler satılırdı dibinde de demir 2.5 luk kuruşlardan olan onlardan bile yerdik… düşündükçe daha aklımıza neler gelir kim bilir… güzel günlerdi be
Yusuf sende sürekli damardan giriyosun özlemden burnumuzun direğini sızlatıyosun valla:)
Tahtaya konuşanlar, ayaktakiler, uslu duranlar yazilirdi.
Notlar simdiki gibi internetten takip edilemedigi icin veli toplantisi vardi. Karne notlarini degistirmek vardi…
Yerli mallari haftasi. Kuru uzum dagitilip dururdu sanki..
Sirada 3 kisi oturmak.
Sıralarda beyaz örtüler vardı her haftasonu yıkanan….
Ergen çağımızda, yere silgi kalem atıp, kızların bacaklarına bakmak vardı.Zira o zamanlar kızlar daha uzun giyer ve daha edepli otururlardı, biryerleri görmek biraz zahmetliydi.Şimdikiler gibi sereserpe oturmazlardı.Ama yine de etekler okul çıkışı belden yukarıya doğru kıvrılıp etek boyu diz üstüne getirilirdi.
Hocadan yediğin dayağı ebeveynine şikayet etmek de yoktu.Olur da şikayet edersen 2 tokat da babandan yeme ihtimalin vardı.
Saatlerce uğraşıp sınav öncesi kopyalık hazırlamak vardı.O kadar hazırlığın olmasına rağmen soru çıkacak yerleri ıskalamak vardı.
Ders kitabının arasında Teksas-Tommiks okumak vardı.Benim favorim Mandrakeydi.
Her sabah erkeklere kumaş mendilleri temiz mi, pantolonları ütülü mü kontrolü vardı.
Sınıf başkanı, ders başlıyor zili çalar çalmaz hemen konuşanları kara tahtaya yazardı, ona öğretmen gelmeden nolurrr adımı sil diye türlü yalakalıkları yapıp, silmezse de görürsün sen önümüzdeki teneffüs diye posta koymak vardı.
İsim şehir hayvan bitki eşya oyunu vardı..Bazı harfler çok gıcıktı..:)
Ve en güzeli her sene 10 Kasımda tüylerinin diken diken, gözlerinin dolu dolu olması, 23 Nisan ve 19 Mayıs’a ise harıl harıl hazırlanmak, heyecanla beklemek vardı.
Teneffüslerde oğlanlar sıra üstünde gazoz kapağını baş ve işaret parmağı arasından geçirince gol olan bi şey oynarlardı. Biz kızlar lastik oynardık. İki kişi karşılıklı durur, lastiği ayaklarından geçirir. Önce ayak bileklerinden başlar, kalçaya kadar yükseltirlerdi lastiği. Üçüncü kişi de lastik üstünden sıçrayıp atlayarak belli hareketleri yapardı. Bazen öğretmenler, niye bilmem ama kızıp toplardı lastikleri.
çok güzel yazılar 🙂 yıl sonu müsamereleri vardı,herkesin rolü illaki olurdu,topluluk önüne ilk defa çıkıp herkes şiir okur,şarkı söyler,tiyatro oynardı ama puan olmazdı yarışma değildi,bayramlarda kedimerdiveni yapar sınıfı bayraklarla sülerdik,bando takımı vardı her okulun bandoya girmek önemli idi,tabi bayrak ve flama da taşırdık bayramlarda ailemiz alkışlamaya gelirdi sokalarda geçit yaparken 🙂
okul açılmadan önceki gece babam defterlerimizin kenarlarına kırmızı kalem ile çizgiler çekerdi, annemse abimle benim yakalarımızı ütülerdi salonda… o zamanlar yakıt sıkıntısı olduğundan salonda gazlı bir sobamız vardı, onun üzerine asardı annem önlüğün içine giyeceklerimiz, sıcak sıcak giyinirdik salonun ortasında..
2.derste dağıtılan bozulmamış sütler vardı,uzun teneffüste kütüphaneye koşup kitap değiştirmek vardı.gülibik vardı,denizler altında yirmibin fersah okuyup,denizin büyüklüğünü kestirebilmek vardı;) en az kalbi kadar hatta kalbinden de temiz onlarca sayfa vardı…
Ünite dergileri vardı.Her ay başı yeni sayı gelirdi. en üsteki dergiyi kimse almak istemezdi. iplerle bağlı olduğundan izi çıkardı. Yeşil olurdu bu derginin kapağı ve sınıfa geldiği gün hemen merakla, baştan sona göz gezdirilirdi, kokusu güzel olurdu sayfaların… öğretmen dergileri dağıtırken, ya da dağıttırırken ” yarın dergi parasını getirmeyi unutmayın çocuklar” diye bağırırdı.
-Tahta siralarimizi kazirdik bembeyaz yapardik!
-Parayi bas ve orta parmagimizin ivmesiyle atar karsi tarafin basparmak ile isaret orta parmak caprazinin arasindan (kale) gecirmece oynardik tenefuslerde..
– Hışşş Hışşş diye burun çeken çocuk yazılıda hep senin yanına otururdu.
– Pazar günleri o zaman da iğrençti; pazar konseri (kanseri), spor stüdyosu, kolalı yakalık ve ütü kokusu, merdaneli makinenin sesi, banyo yapmak vardı, keşke olmasalardı
– Önlük satın alınmaz diktirilirdi, hazır olanlar daha bir güzel dururdu
– Sabahçıysan ve kışsa eve gelip yemekten sonra borusundaki askılıklara bişeyler asılmış olan, üstünde çay kaynayan sobanın dibinde uyumak paha biçilmezdi
– Hiç oturulmayan misafir odası vardı, vitrinine okur bişeyler öğrenirsin diye kuponla alınıp konulmuş ansiklopediler vardı, hepsinin resimlerine bir tur bakıp bir daha hiç açmamak vardı
– Terazi lastik jimnastik vardı, tear is the last thing diye başlayan şeyi bu şekilde çevirene ödül verilse yeriydi
Küçük renkli kolonyalar vardı, leblebi tozu vardı, simit ayran vardı kantinde, 5 dk’lık tenefüs için koşa koşa bahçeye koşmalar vardı, dansa davet oynamak vardı.
Sanki en güzel çocukluğu biz yaşamışız da bitmiş gibi geliyor şimdi. Yeni nesil de ilerde böyle güzel anılarla gelebilcek mi acaba :/
– Leblebi tozu vardi, yerken bogazimiza kacardi, sonra toz bulutu seklinde oksururduk! Ama yine de cok severdik.
– Kucuk ucgen prizma plastik paketlerin icinde renkli kolonyalar vardi (hala ne moka yaradigini anlamam:)), okulun onunde dizilen seyyar saticilarda mutlaka olurdu.
– Okul kirtasiyesinde satilan, dev anasi boyutlarinda kalemler olurdu. Benimkinin ucunda dunya maketi vardi mesela. Kimin kalemi buyukse o daha havaliydi. Ha bir de, ic ice gecmeli uclari olan seffaf kursun kalemler vardi hani… Ucu bitince cikarip arkasindan geri takiyorduk, kalemin ucunden yenisi geliyordu:)
– Emzik sekeri vardi ya! Bebek emzigi gibi cok cok cok onu emerek yerdik, cok da sapsal gorunurdu ama tadi bir harikaydi.
– Yag Satarim, Bal Satarim oyunu; kizlar-erkekler kovalamaca; korebe; celik-comak; istop vardi.
Patlamış mısırdan bahar dalı yapmak ; Bir sırayı üç kişi paylaşırken ortada oturmak için dua etmek; yazılılarda araya çanta koymak vardı. Silgisini boynuna asan, yakalarinin iliği koptuğu için sürekli açık çocuklar vardı. Defterlerin köşeleri katlanmasin diye ataç takanlar; defter arasında parlak Eti puf kâğıtlarını dümdüz yapıp saklayanlar vardı.
Siyah önlük beyaz yakalık vardı. Yakalığın ilmeği hep kopardı. Kopmasın diye naylon iple diktiği için annem sınıfın en güzel kızı için kavga ederken rakibim yakalığımdan tutarak beni yenmişti. Az daa boğuluyordum ya. Neyse ki bidaha naylon ipten dikmedi annem. Kız mı? boğazımı kesen yakalığın izlerinden öptü geçsin diye. Öyle güzel öptü ki ne zaman ordan öpülsem değişir gözlerimin rengi.
Taka – tak mıy dı, Lak-a Lak mıydı neydi?
İki çubuğun birer uçlarında top, diğer birleşen uçunda halka vardı. Yapabilmek için eler parmaklar hep şişerdi en çok kim saydıracak diye…
Her pazar sabah 10:00 da TRT radyosunda Vedat Demirci’ nin sunduğu çocuk radyosunu dinlerdik.
Benim tahta çantam vardı üzerinde yazı yazardım .çalışma masamız yoktu yemek masasını sonra kullandırmıştı annem . 25 kuruş harçlık alırdım hepsini harcamazdım ,biriktirip kağıt beş lira yaptırırdım ,üzerinde fındık toplayan kızlar resmi vardı ahhhhhh çocukluk özlüyorum o günleri